Çarşamba, Temmuz 14, 2010

?

sanal dünyanın pek az şeyini sevmem aslında sadece. ama gün geçtikçe bu az şeyler artıyor. insanlar reel hayatta sahip olamadıkları cesarete sanal dünyada çok ucuza sahip oluyorlar. bunu da çok güzel bir biçimde kullanıyorlar. birileri yüzünüze tek bir şey söyleyemezken kimliklerini saklayınca aslan kesiliyor. "erkeksen gel yüzüme söyle" diye bağırmak istiyorsunuz ama sanal dünya malum. kime ne diyeceksin? içinde soru işaretleriyle devam ediyorsun hayatına. o muydu? bu muydu? kimdi, kimdi?

kimsin ki?

Salı, Temmuz 06, 2010

tomas berdych


dünyanın en prestijli tenis turnuvası wimbledon'ı geride bıraktık. kadınlarda serena williams, erkeklerde rafael nadal ipi göğüsledi. ancak dikkat çeken isim tomas berdych oldu kesinlikle. çeyrek finalde klasman birincisi roger federer'i, yarı finalde klasman dördüncüsü novak djokovic'i eledi. finalde ise nadal'la karşılaştı ve beklenildiği gibi yenildi. ama dediğim gibi dikkat çekmeyi de başardı. birkaç yıl sonra çok daha iyi yerlerde olacağını ümit ediyorum. başarılarının devamını diliyor, izlemek için sabırsızlanıyoruz.


yalnızlık ömür boyu


"senle beraber olsam da sevgilim,
ayrılsak da ölsek de bu yolda
hep yalnızlık yavrum, yalnızlık ömür boyu
senle beraber olsam da sevgilim
hiç görmesek birbirimizi özlesek, ömür boyu bağlansak da, sevinsek de, üzülsek de
yalnızlık ömür boyu
birden sen gelsen aklıma, seni unutsam bazı bazı, meraklansam gizlice, delice kıskansam seni,
hep yalnızlık var sonunda, yalnızlık ömür boyu"



öyle. yalnızlık ömür boyu.

ben asla inanmıyorum bir insanın kendini tamamen birine açabileceğine. ne olursa olsun arada. aşk, sevgi, hoşgörü, vefa. hayır. kimse kendini kandırmasın "o benim her şeyimi bilir" diye. bilmez. kimse bilemez. annen, baban bilemez. kardeşin bilemez. en yakın arkadaşın bilemez. yatağındaki adam bile bilemez asıl senin kim olduğunu. insan beyni denen şey o kadar karışık ki dilin o beyinden geçen her şeyi kusursuz olarak ki kusursuzdan kastım eksiksiz olarak dışa vurması imkansız bana göre. hareketler zaten palavra. hepimiz bir kibarlık telaşındayız. ağzını yüzünü dağıtmak istediklerimizle gözgöze gelince gülümseyip başımızı başka yöne çeviriyoruz sadece.

tek başınayız şu hayatta. hep yalnızız aslında. bir belediye otobüsü hayatımız. yolcular biniyor, iniyor. koltuklarımıza bir şeyler karalıyorlar yolculuk esnasında canları sıkılırsa. sonra iniyorlar, başkaları giriyor içeri. ama herkes aynı koltuğa oturmadığı için bütün yazılanları göremiyor asla. oturduğu koltukları görüyor sadece. o koltuğun camından bakabiliyor sadece sana. hal böyleyken birilerinin çıkıp "bana senin her şeyini bilirim, ben senin içini okurum vikvikvik..." demesi çok güldürüyor beni. ben bile hakkımdaki her şeyi bilemezken sen nereden biliyorsun nasıl biri olduğumu demek istiyorum böylelerine. kimilerine söylüyorum bunu. kimilerine ise nasıl olsa söylesem de anlamayacak olduklarından bir yorumda bulunmuyorum bu konularda.

"kalabalıklar içinde yalnızım" geyiği o kadar doğru geliyor ki bana bazen. öyle bence. herkes kalabalıklar içinde yalnız. sadece kendini kandırıyor kimisi. "hayır, hayır benim mükemmel bir ailem, kusursuz bi sevgilim, muhteşem arkdaşlarım var. hayat bana güzel" yalan. tuvalette neden tek başına giriyosun kardeşim demek istiyorum böylelerine.

ben yalnızım, dostum! hep yalnızlık yavrum, yalnızlık ömür boyu çünkü.