Perşembe, Nisan 26, 2012

al bizi koynuna ipek yolları, üstümüzden geçiyor gökkuşağı

artık gerçekten dayanamıyorum, katlanamıyorum. kaçıp gitmek, bir daha da dönmemek istiyorum. neden üzülüyorum, neden kaybediyorum biliyor musun? çünkü iyiler kaybeder. iyi taraf her zaman kaybeder. çünkü iyiler adil dövüşür. tüm mesele bu. adil dövüştüğüm zaman ben de kaybediyorum. istemeden de olsa kazanmak için kötü oluyorum ben de bazen. ama artık istemiyorum böylesini. olanları olduğu gibi kabul ettirmek nasıl bu kadar zor olabiliyor? anlayamıyorum. demek ki insanlar gerçeklerden o kadar çok korkuyorlar ki yalanlara inanmaya bu kadar hevesliler. ve o kadar acımasız ki dünya iyi olmana izin vermiyor. istediklerini elde etmen için kötü olmaya zorluyor seni. eğer olamazsan ... bum ... ölüyorsun. her şey ölüyor. yatağına yatıp tavanına bakıyorsun. dibe vurduğunu düşünüyorsun, nefes alamıyorsun. tutsak hissediyorsun kendini. kendi evinde, kendi odanda. kaçmak kurtulmak istiyorsun. ama ona da gücün yok, biliyorsun. beklemen gerek. belki birkaç ay daha.
*
hani başta demiştim ya katlanamıyorum diye. düşündüm de şimdi, katlanıyorum işte bal gibi. hala şu an bulunduğum konumda olduğuma göre katlanıyorum. her gün insan kalbinin nelere katlanabileceğine şaşarak katlanıyorum.
*

Cuma, Nisan 20, 2012

Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar

merhaba,
*
uzun bir aradan sonra buralarda olabilmek ne güzel. vizelerimin bugün itibari ile bitmesiyle birlikte sonunda gecelerim daha laçka, gündüzlerim daha zinde olabilecek. güzel yani.
*
yapacak da ne çok şey birikmiş kardeşim. bu gece eve girince farkettim. yaklaşık bi 2-3 hafta önce bitirme tezimi aldım. henüz kendisiyle ilgili bi adım atmadım. en kısa sürede bir şeyler yapmaya başlamam gerek. zira erteledikçe "lisans tezini son gece yazan insan" olmam uzak bir ihtimal değil. idefix'de malumunuz büyük indirim var şu sıralar. güzel bir liste yapmaya çalışıyorum. ancak elimdeki para ile almak istediğim kitap sayısı arasında ters orantı olduğu için karar vermem zor oluyor biraz. birkaç gün daha üzerinde çalışmam gerekecek sanırım. kpds içinse umudumu yitirmiş değilim. çalışabilirim. son haftalarda kursa gitmeyi sürekli ertelesem de hala yapabilirim. çalışabilirim. oooğmm. (bilinçaltıma güzel güzel işlesin bu fikir). yaklaşık bi 10 gün önce üds açıklandı bu arada. beklediğim puanın yaklaşık bi 15 puan üstünde almam da güzel oldu. ha, bu söylediğime bakıp 90-100 aldığım sanılmasın. 65 almışım. ama gayet sevindim yani. bir kaç gün önce ekşi'de üds sonuçları hakkında yazılan entrileri okudum. allahım, o da ne? herkes 90, herkes 95. 80 alan kendi kendine triplere giriyor, üzülüyor felan, "bu sınavı da yapamayan..." geyiği dönüyor sürekli. bu sınavın türkiye ortalaması 35 la. daha neyin kafasını yaşıyorsunuz? ya ben gerizekalıyım ya da sözlükdaşlarımın hepsi doğma büyüme yunaytıd kingdım. daha da bir şey demiyorum. -farkettiysen sinirlendim-
*
neyse, hasılı yapmam gerekenlere nerden başlasam bilemediğim için bu akşam sadece mal mal tavana bakıyorum. özlemişim tavanımı. geçenlerde okula kişisel gelişimcilerden biri geldi. zoraki katıldım ben de verdiği seminere. kadının dediğine göre insan mutsuz olunca yere bakarmış. çok saçma değil mi? ben mutsuz olunca tavana bakarım mesela. ya da ne bileyim çok yorgun olduğum zaman ya da hiçbir şey yapmak istediğim zaman yatağıma sırtüstü uzanır tavanı seyredirim. dinlendirir beni. yanlış tespit yani. oldum olası inanmadığım kişisel gelişim şeylerine bu tespitten sonra sittin sene inanmam sanırım. üzgünüm.
*
şimdi sütümü içip, dişlerimi fırçalayıp tavanımı seyretmeye devam etmeliyim.
görüşmek üzere.
*

Salı, Nisan 03, 2012

pandas

arkadaşımın(selam tub, naber?) tivitırdan bana benzettiği pandalar :
meraba pandalar, naber?

Pazar, Nisan 01, 2012

-zelzele, kaymakam bey zelzele. +olabilir.

meraba blog, naber?
*
yarından itibaren vizelerim başlayacağından mütevellit ders çalışmam gerek. lakin daha başlamadım. her zaman olduğu gibi duyduğum pişmanlıktan ötürü kendimi nerelere atacağımı bilemedim. sonra dedim ki kendi kendime "kızım..." - ben kendime hep kızım derim- "kızım, sen blog sahibi insansın. ne düşünüyorsun kendini nereye atacağını?" hasılı kelam kendimi burda buldum.
*
öhöm. neyse. son günlerde ders çalışmamak için bol bol film izliyorum. onlardan bahsedeyim. ben ciddi anlamda bir "türkfilmisever"im. izlemediğim ya da haberimin olmadığı çok az sayıda yerli yapım vardır.
*
uzunca zamandır izlemek isteyip de bir türlü denk getiremediğim şener şen'in değirmen'ini izledim dün gece. azizim, izleyin bu filmi. değirmen, reşat nuri güntekin'nin aynı isimli öyküsünden uyarlama bir film. ben öyküyü okumadım. o yüzden uyarlamanın iyiliği ya da kötülüğü hakkında bir şey söylemem ama öyküyü okumayan biri için de gerçekten çok çok iyi film. 1986, atıf yılmaz yapımı. şener şen dışında tarık pabuççuoğlu, ali erkazan, serap aksoy gözümüze çarpanlar. filmin konusu ise devlet işlerinin nasıl yürüdüğü aslında genel olarak. olay, 1914 yıllarında sarıpınar kazasında geçiyor. beldede yaşanan ufak bir depremin ardından padişahtan kaymakama kadar tüm devlet teşkilatında yaşanan büyük olaylar anlatılıyor. daha fazla spoiler veremiyorum. çünkü olayları nasıl tarif edebileceğimi kestiremiyorum. -bazen etkileyici cümleler kuramıyorum da.-
*
*
siz, mutlaka izleyin. bana da "izledim" deyin.
hadi bana vizelerde başarılar.
görüşenzi.