Cuma, Eylül 30, 2011

gaga

şunu görünce paylaşmadan edemedim aziz brokolilerim.
ihih.

Cumartesi, Eylül 24, 2011

Naber ?

Cuma, Eylül 23, 2011

gençler ve kendini genç hissedenler

..
şimdi benim bu dönem ders programım hafiften boş gibi. yani şöyle ki 3 gün dersim var ki onlar da sabah 9 akşam 5 neredeyse. neyse kalan 2 gün boş. haftasonunu da ekle eder 4 gün. tüm sevdiklerim gidince benden uzaklara boş zamanlarımı değerlendirebileceğim bi ortam kalmadı maalesef. o yüzden ben de kendimi bloglara verdim aziz din kardeşlerim. neredeyse sabahtan akşama kadar yeni bloglar keşfetmeye çalışıyorum. okuyorumi inceliyorum felan.
..
siz de farkındasınızdır olayın genelde blog yazan kesim 20-40 yaşları arasında. o yüzden çoğunda aynı muhabbet dönüyor. mesela bir kısmı özel hayatının boktanlığını anlatıp tespitler sunuyor bol bol, sonra bir kısmı moda blogu tadında- ki bunlar bu kadar parayı nerden buluyorlar diye her seferinde iç geçiriyorum okurken-, bir kısmı yeni bebek sahibi aile hayatının mükemmelliğini anlatıyor felan. bir kısmı benim gibi boş beleş işler peşinde. böyle durum yani.
..
biraz önce bir bloga denk geldim ki ağzım açık okuyorum kaç saattir yeminle. şimdi efendim blog yazan kızımız bu sene liseye başlıcakmış. yani 15 yaşında felan oluyor heralde. bu kızcağız kendi özel hayatıyla ilgili yazıyor blogunda. erkek arkadaşlarından bahsediyor misal. yazmış "o da diğerleri gibi benimle yatmak istiyor" noluyo ya? orta3 - seks. ikisini yan yana getiremiyorum ben oysa ki. işte vay efendim sevgilisiyle mesajlaşırken konu sekse gelmiş bu kız da demiş "senin de aklın fikrin şeyinde." çocuk da kırılmış küsmüş bilmem ne. benim de ilk sevgilim 8. sınıftayken olmuştu ama biz en fazla sinemaya giderdik. el ele bile tutuşmazdık neredeyse, seks nerde?okurken bi yandan gülüp bi yandan dumur olduğumdan olayları da tam anlayamadım yani. okuyamadım bile doğru düzgün postları. neyse sonra bir postunda demiş "partiye gitmeden önce içelim dedik. bi kafeye gittik içtik" bana bile bu yaşımda hala bazı yerler içki isteyince kimlik soruyor. bu rahatlık nerden bu kızda? daha neler neler. ilişkiler üzerine ahkam kesmeler felan. liseli olsa belki tüm bunları algılayabilirim. derim yeni ergen olur öyle şeyler vs. ama ortaokul be canım. yapma.
..
ya ben ortaokulda çok ezikmişim ya da bu gençler çok hızlı bilemedim.

Perşembe, Eylül 22, 2011

sen sev yağmurları ... ben sevemem

^^
hava berbat. yağmur, şimşekler, maç stresi. hepsi içimi karartıyor. göğsüme yumru gibi çöküyor. yazın bu kadar kısa sürede geçip gitmesine inanmak istemiyorum ama başka çare yok sanırım. oysa daha giyilecek sandaletler, elbiseler; okunacak yaz kitapları, girilecek havuzlar, gidilecek güzel açık hava mekanlar vardı. hiç olmazsa bu kadar keskin bi viraj olmasıydı bu mevsimler arası geçiş. biraz olsun hazırlardık kendimizi.
^^
gök gürültüsünden çok korkarım. sanırım bu babaannemin kçükken uydurduğu gök gürültüsü ve şimşekler konulu korkunç hikayelerinden kaynaklanıyor. yaş oldu 21 hala ürperiyorum. mesela "şimşek çakarken dışarı bakarsan kör olursun" derdi babaannem. muhtemelen dışarıyı izlersem korkarım diye beni dizginlemek için böyle şeyler uydurmuştur ama hala ben şimşeklere bakamıyorum. evde yalnızım ve korkuyorum. tv'de yayın da gitti. daha hoş bi atmosfer oldu.
^^
lanet gitsin böyle havaya.

Çarşamba, Eylül 21, 2011

eat.sleep.read.

**
kısa kısa geçen günlerden bahsetmek gerekirse kankeytalarım, yiyip, içip, yatıyorum. daha kısası olamazdı heralde diğ mi ? okuyorum, film izliyorum, okula gidip imza atıyorum. 4. sınıfa geldim hala anlayamadım şu bizim bölümün mantığını. kimse ders işlemez ama herkes imza alır. zaten topu topu 4 hafta devamsızlık hakkımız var -ki uygulama dersleri için 2 hatta bazılarında sadece 1 - onu da böyle absürd şeylerle harcatmaya çalışıyorlar insana. peki ben yer miyim? hayır yemem. imzamı atar, çeker giderim evime. madem bölümü yürüten beyinler bu kadar küçük benim de üzerine kafa patlatmama gerek yok diye düşünüyorum artık.
**
tez danışmanım belli oldu bu arada. ve inanın bu kez kendimi gerçekten şanslı biri olarak hissettim ki kolay kolay böyle şeyler hissetmem. kenara not düşelim bunu.
**
son zamanlarda okuduklarım ve okuyamadıklarım için de not düşmem gerek buraya. yarın öbür gün unutmayalım:
**
kozmik haydutlar : kozmik seni çok aramıştım. 1. baskın bittikten sonra uzunca bi süre kayıplara karışmıştın ama 2. baskında hemen yakaladım. kıydım paraya aldım. bilirsin sizin sülale -yeraltı edebiyatı kitapları yani- pahalı hafiften. ancak bu kadar istekle almama rağmen okunmuyorsun. belki sadece ilk kısımlar böyledir diye kendimi avutmaya çalışıyorum. bi ara sana tekrar döneceğim. o güne kadar bekle beni.
**
karahindiba : seni bi blogda görmüştüm. kapağın güzel belirtmeden geçmiyeyim. geçen gün dienar'da bakınırken göz göze gelince selam vermeden geçemedim. mecbur aldım elime seni. sonra nasıl oldu anlamadım bi baktım kasiyere uzatıyorum seni. bi çırpıda okudum ama vasatsın. marjinal bi hava vermeye çalışmışsın kendine ama olmamış. üzgünüm. böyle.
**
anayurt oteli : henüz çok az bir kısmını okumama rağmen iyisin iyi. sonra bi ara yine şaapalım senle.
**
gizli ajans : yazarın hakkında bir şeyler yazmıştım zaten. onları okuyuver. o zaman anlarsın seni ne kadar çok okumak istediğimi. anayurt bitsin sendeyim janem. (janem ne?)
**
saatleri ayarlama enstitüsü : ikinci elsin ve değerlisin. 10 liraya aldım bi de seni. daha bi yakın hissediyorum kendime. gizli ajans'tan sonra seni okiciiim sanırım. tabi irademe yenik düşüp yeni şeyler almazsam.
**
kitaplığımda okunmayı bekleyen zilyon tane kitaptan da özür diliyorum. gün gelecek. sakin olun.
**
cazibe hanımın gündüz düşleri'ni izleyin bi ara. sonra izledim diyin. iki çift laf ediciim. ah nerede'yi izlemeyen bir allahın kulu varsa hala gitsin atsın kendini köprüden lütfen. beni daha fazla yükseltmesin. şimdi gidip aşk-ı memnu izlemeliyim.
**

Pazartesi, Eylül 19, 2011

gidebilmek üzerine


dersler başlamış okulda. pek umrum değil. bana koyan yalnız kalmak buralarda. herkes gitti. en önemliler bile. varlıklarına alıştıktan sonra birilerinin gidişini izlemek zor geliyor bana. gerçi hep aynı terane ama alışamıyorum bir türlü. ben de gitmek istiyoruyorum galiba. hiç gidemediğimden gidenleri kıskanıyor muyum ne?

Pazar, Eylül 11, 2011

uyku

^^
düzenli uykularımı özledim.

Perşembe, Eylül 08, 2011

canıgüz edebiyatı

alper canıgüz hakkında yaklaşık bir aydır bi şeyler yazmak istiyorum. ama ne yazmam konusunda pek karar veremediğim için bunca zaman hep askıda kaldı bu isteğim. lakin şimdi kararlıyım. kendisiyle olan muhabbetimi ifşa ediciim.
**
alper canıgüz'le staj yaptığım o acı günlerde tanışmıştım. iş çıkışı gittiğim bi d&r mağazasında -ki aslında oldum olası d&r'ları sevmem- kitaplarını görüp kapak dizaynlarına adeta vurulmuştum. görseniz siz de seversiniz. öyle de bi şeyler yani. neyse mağazada bulunan 3 kitabını da inceledim. ki zaten hali hazırda 3 kitabı var kendisinin. ilk kitabı olan tatlı rüyalar'da karar kıldım.
**
stajımın son günlerinin ne kadar boş ve umarsız geçtiğinden bahsetmiştim. işte o iğrenç günlerin ikisinde ben bu kitabı bitiriverdim. dilini de sevmiştim adamın. akıcı. bir sonraki cümleyi merak ettiren cinstendi. sonra 2. kitabı olan oğullar ve rencide ruhlar'a geldi sıra. onu da çok zaman kaybetmeden edindim. konu olarak bana ilk kitaba göre daha çekici geldiyse de araya giren saçma sapan şeyler yüzünden okuma periyodum baya bi uzadı. geçen hafta bitirebildim ancak. 2. kitaptan sonra daha bir sever oldum alperciğimi. zira tam anlamıyla benim istediğim akıcılıktaydı üslubu. tamam belki "ufkumu genişletti, dünyam aydınlandı" gibi cümlelerle tanımlayamam olanı biteni ama yaz günleri için oldukça idealdi. hafifti. dün biraz kamu araştırması yapayım dedim hem alper canıgüz hem de kitapları hakkında. esasen çoğunluk sıradan bulmuş dilini ve hikayelerini. ama bazen hakikaten canınız sıradan şeyleri okumak isteyebilir. şöyle zihninizi yormadan ve sıkıcı olmadan. bu sizi mutlu edebilir. o yüzden deneyin siz de. benim için sıra son kitabında. meraklardayım.
**
**
gizliajans henüz elimde olmadığından mütevellit fotoğrafta yok. gugıllatın bi zahmet brokolilerim.

Çarşamba, Eylül 07, 2011

o değil de bugün benim doğum günüm panpalar !

*
bir doğumgünümde daha birlikteyiz kankeytalar. gerçi daha önce hiç bi doğumgünümde birlikte olmamıştık ama olsun. böyle güzel bi giriş için bu gerekliydi. hakkınızı helal edin. öhöm. nerde kalmıştık? evet, doğumgünüm bugün. gerçi bitmek üzere, dakikalar kaldı. neyse.
21 yaşı geride bırakıp 22'ye yelken açtığım şu mübarek günde doğrusunu söylemek gerekirse pek de değişik şeyler hissetmiyorum. neden bilmiyorum ama her doğumgünüm öncesi bu doğumgünümün çok farklı geçeceğini düşünür ama malum gün geldiğinde yine sıradan hissederim. hep aynı şeyleri yaparım o yüzden. arkaaşlarla pastalar felan. memnun olmadığım anlaşılmasın ama bu durumdan. gayet mutluyum böyle. bugün de mutluydum yani. uzaklarda olan dostların da bu günü hatırlaması ayrıca mutluluğumu perçinledi hatta gözlerimi yaşarttı. az buz şey değil bu. zira feysbuku olmayan birinin doğumgününü hatırlamak kolay bir mesele değil.
şu an da havai fişekler patlıyor. kim yapıyorsa bu jesti benim için, öpüyorum kendisini.
*
tenks gad for evriting.
*
bir daha ki 7 eylül'de görüşmek üzere.

Salı, Eylül 06, 2011

moda ve dünyamız

evet. bunun ne zaman olacağını ben de sizler kadar merak ediyordum. ve sonunda oldu. ben de moda hakkında bi şeyler gevelemeye karar verdim. kendimi daha fazla durduramazdım. üzgünüm.
*
moda denen kavramı oldum olası anlayamamış biri olarak yazıyorum bu satırları. benim bildiğim bi insanın kendine has giyim tarzı vardır. karakteriyle müsemma tabi. kimi insan jean, tişört ikilisinden vazgeçemez. kimisi elbise, topuklu der başka şey demez. hal böyleylen moda diye çıkan bi durumun herkesce benimsenmesi hayret verici. "hadi kızlar bu yıl hepimiz bordo giyiyoruz. bu senenin moda rengi borda" hurraaa. sokakta gördüün 100 kişiden 80'i bordo. ezik bi durum yani.
*
bunlar yine o kadar dert değil gerçi. insan bir şekilde kendine uyarlayabilir. çok da yakıştırabilir. ki zaten moda bloglarında ağzımız açık izliyoruz çoğunu yani. yeniliklere kapalı biri olarak algılamayın beni o yüzden. ben de kendi çapımda takip ediyorum olan biteni. hoşuma giderse de alıyorum, takıyorum, giyiyorum vs. mesela bakın ne güzel yapmış elin kızı.
*
*
asıl gelmek istediğim şu ki moda kisvesi altında olmayacak şeylerin önümüze konması. şu resmi gördüğüm andan beri düşünüyorum mesela. bu nedir yea? bu nedir böyle?
*
*
saat dediğin ne işe yarar? zamanı gösterir di mi? merak edince bakarsın "aa saat kaç olmuş yea?" felan. evrendeki görevi budur yani saatin. ama allah aşkına siz söyleyin. bu şekilde bi saat nasıl kullanılabilir? bu saate bunu takan hanım kızımız nasıl bakabilir? bunu "moda" diye "tasarım" diye önümüze koyanı kınıyorum ve ona laflar hazırladım. her yerinden öpüyorum seni rüştü!
*
neyse. koyun meler, kuzu meler. sular hendeğine dolar. ağlayanlar bir gün güler. gamlanma gönül gamlanma. öptüm. bye.

miskin


bugün biraz miskin gibiyim sanki. susadım da zaten.

ne?

şu an tv'de dizi mi yoksa program mı anlayamadığım bi şey izliyorum. hafiften gerçek kesit'i andırıyor. 2 polis gizli cinayetleri çözüyor. okan bayülgen'le muhabbet kralı'nı sunan kadın da anlatıcı rolde. suçluların psikolojisini anlatıyor felan. neyse işte. yarım saatte 40 defa seks işçisi lafı geçti. seks işçisi ne ya? nedir yani? ssk mı bağkur mu emekli sandığı mı? bu nasıl bir isimlendirmedir. asırların orospusu olmuş seks işçisi. hadi tamam ekranlar için ağır kaçıyor bu sözcük. ama fahişe kullanılıyor. öyle deyin bari. hadi o da olmadı hayat kadını olsun bari. gerçi onu da oldum olası anlamamışımdır ama yine alışılmış bi şey en nihayetinde. ama seks işçisi. maaş bordrosu felan mı var bunların? farkettiysen sinirlendim.

Cumartesi, Eylül 03, 2011

hayat neden şekil yapıyor?


meraba blog, naber?
*
bugünden itibaren üds'ye çalışmaya başlıyorum. muhtemelen bu kararlılığım 2 gün sonra bitecek ama olsun. kısa dönemler için de olsa kararlı olduğum zamanlar mutlu oluyorum nedense. sanırım hayatta planlı olmayı sevdiğim için böyle. daha önce başak burcu olduğumu söylemiş miydim? doğumgünüm de her geçen gün yaklaşıyor. 21 yaşı bitirmek şu an için pek bir şey ifade etmiyor gerçi. yani ne bileyim? bir 18, bir 25, bir 30 değil sonuçta. neyse günü geldiğinde
hislerimi daha net bir şekilde anlatabilirim herhalde.
*
yaşımın kemale ermeye yaklaştığı şu günlerde hoş bi iş teklifi aldım kankeytalar. sanırım bu kış hem çalışıp hem okuyan olucam. tabi benden über bi iş beklemeyin. asistanlık gibi bir şey. ders programım müsait olur inşallah. amin.
*
nerde o eski bayramlar geyiğini yapmak istemiyorum hakikaten böyle bir şey var ve ben bu konuya çok içerleniyorum. bayramda evimize gelen sınırlı sayıdaki misafirler içerisinde en önemlisi doğumuna şahit olduğum buzağı idi. bir şeyin doğumunu görmek kadar etkileyici başka neler vardır bilemiyorum. böyle önce ön ayaklar, hemen üzerinde kafa ve ardından arka bacaklar geliyor. ve tatam. bebek inek!
*
bunu söylerken salya sümük ağlıyorum ama 2 yıldır tatil namına hiçbir şey yapmıyorum. kuzenle yaptığımız tatil planları kendisinin işten kovulmasıyla askıya alındı gibi bir şey. oh shit!
*
bu aralar acayip şekilde gerçek bir fotoğraf makinesine sahip olmak istiyorum. gördüğüm hiçbir şeyin, yaşadığım hiçbir anının kaybolmasını istemiyorum. daha fazla bu acıya katlanamam bu yüzden doğumgünü hediyesi olarak almak isteyenler mail atarlarsa adresimi verebilirim.
*
son olarak, bayram mesajlarına hiçbir şekilde cevap vermeyen, hiçbir eşini dostunu arayıp bayramını kutlamayan o öküz benim!