Pazar, Mayıs 27, 2012

Fadime'nin düğünü

iyi geceler.
*
yorgunluktan ölüyorum. son 15 gündür yaşadığım acı dolu günler ve bi 15 gün daha yaşayacağım diğerleri. omaygad!
*
bazen gerçekten her şeyi "çok" biliyorum. ve itiraf ediyorum. şu tez olayında da başıma ne geldiyse çok bildiğim için geldi. insanlar aralık-ocak ayında tez konularını alıp yavaş yavaş başlarken ben sürekli "başka işiniz mi yok yea?" modundaydım. keza danışman hocamın da benimle aynı kafada olmasından mütevellit konu seçmem nisan ayını buldu. derken araya bi'şeyler, bi'şeyler girdi ve tabi ben çok bilerek "tez ne yea? iki gecede yazarım ben." türünden geyiklerime devam ettim.
*
teslim tarihinin 18 mayıs olduğunu öğrendiğim gün takvim yaprakları 10 mayıs'ı gösteriyordu. -of, bak o acı günü hatırladım yine. bi kötü oldum. bi fena oldum.- aynı hafta 15-19 mayıs tarihinde şenliklerin de olacağını öğrenmem olaya daha da farklı bir boyut kazandırdı. 11 mayıs'da literatür taramaya başlayarak çıktığım tez yolunda 17 mayıs gecesi saat 02:00 sularında mutlu sona ulaştım. ama o 6 gün öldüm öldüm dirildim. tez bir taraftan, okula gitmek zorunda olmam diğer taraftan, şenlik başka bi taraftan. ha, şimdi burda madem o kadar işin var şenlikte niye sürtüyosun kızım'cılar olursa, belirtmek isterim. yeni türkü la. gitmemek olur mu?
*
ayrıca ales ve kpds'nin de bu zaman zarfına denk gelmesi de ayrı bir güzel oldu. bir de onlara girdim, çıktım, bi bişeyler yaptım ama hatırlamıyorum. zira ales sabahı Galatasarayımızın şampiyonluğunun sarhoşluğu, kpds'den de 2 gün önce tezi teslim etmiş olmamın rehaveti ile hiçbir şey yapmadım iki sınavda da.
*
neyse işte; uykusuzluk, zamansızlık, sinir, stres ve kalan her şeyin boka sarması ... anlatıcak gibi değildi yani o günlerdeki durum.
*
derken bu pazartesi final tatili başladı. güya yatıcam, arada finallere kasıcam felan. nerde o güzel dünya? mezuniyet balosu ve kep töreni gerçekleriyle yüzleşmek. bitmek tükenmek bilmeyen alışveriş maratonu. hala da bitmiş değil bak bu maraton. delirmeye başladım ufaktan ama neyse. anlayamadığım şey nasıl bu kadar zor olabilir güzel bi elbise bulabilmek. "balo için elbise arıyorum" dediğim an insanların gözünde "sim, taş, pul" görmekten bıktım yemin ederim. "daha sade" deyince de yüzüme mal mal bakan gözler. tekstil sektörü bitiyor diye üzülürdüm. bu sim-taş-pul-payet çeşitlemesiyle çok bile yaşamış bu sektör. bu ne la? neyse bu konuda çalışmalarım sürüyor. inanıyorum o güzel elbiseyle karşılaşacağım bir gün.
*
pazartesi son final dönemim başlıyor. hani böyle "of son finallerim :(" moduna giren tipler var ya, çok şaşıyorum. ben "bitse de kurtulsak" modundan çıkamıyorum halbuse. neyse okulun bitmesi üzerine ayrı bir post "illa ki" yaparım. hatta kalanlar için "abi bu günlerin değerini bilin" geyiğini bile çeviririm. yıhyıh ^^
*
bi zahmet halimi özetler misin cınım ?
*

Cuma, Mayıs 11, 2012

Salı, Mayıs 08, 2012

iyi miyim?


gece geç bi vakit. hava temmuz kadar sıcak ve nemli. kendilerinden geçmiş insanlar parmaklarını kıpırdatabilme gücünü bulamıyorlar. hepsi donmuş gibi. oysa hava temmuz kadar sıcak ve nemli.
dünyada bir koltuk isterim kendime. bir yer. bir yer ki sadece bana ait. sadece beni hatırlatan. üzerinde sırtımı dayayabileceğim bir yastık. ve önünde ayaklarımı uzatabileceğim bir puf. benimle özdeşmeli bu koltuk. birisi ona dokunduğunda "orası onun yeri" diyebilmeli birileri. ve yokluğumda dahi birilerinin aklına gelmeliyim. oturup o koltuğa, kucağımda kitabımla, defterimle ve yahut bilgisayarımla saatler geçirebilmeliyim. dünyada hiçbr şey olmuyormuş gibi. sosyal medya bu kadar popüler ve şarkılar bu kadar arabesk değilmiş gibi.
birileri şu üç beş satırı katlanıp okuyabilmeli. bazen insan abuklaşabilmeli. koltuğuyla mutluysa daha derine inilmemeli.