Çarşamba, Ekim 19, 2011

kabil

hello my darlings,
son bir haftadır nerelere gittim, neler yaptım oturup anlatmak isterdim lakin nerden başlasam bilemedim. bundan mütevellit ben de hiç başlamamaya karar verdim. şimdilik.
**
ancak şu güzellikten sizleri mahrum bırakmak istemiyorum. kim bu güzelliğe karşı koyabilir ki! ben koyamadım. siz de koymayın. tutmayın küçük enişteyi. salıverin gitsin.
**

Cumartesi, Ekim 08, 2011

kitap felan.

''
sabah sabah koca bir bardak şeftali suyunu üzerime boca etmemle başlayan aksilikler silsilesi tam gaz devam ederken en azından mutlu bi haber vereyim dedim kendi kendime. 1500 yıldır bitiremediğim topu topu 100 sayfalık anayurt oteli sonunda bitti. ve ben farkettim ki yusuf atılgan kasvetime kasvet katıyor. ruhum darlanıyor. uzunca bi süre okumam heralde kendisinden bir şeyler.
''
gizli ajans'a başladım ama. ondan sonra da ekmek arası var. hediyedir kendisi. öhöm.
''

Cuma, Ekim 07, 2011

Pazartesi, Ekim 03, 2011

büyü artık perse!



bir kişiyi değiştiremeyeceğini idrak ettiğin an büyüdün demektir. ve belki de bu yüzdendir ki kimse kolay kolay büyüdüğünü kabul edemez ya da kabul etmek istemez.

ben teorik olarak hala bebeğim herhalde bu durumda. zira bir şeylerin değişmeyeceğini kabullenmeyi geçtim ben hala o şeylerin varlığını bile kabul edemiyorum. hatta bazen öyle bi inandırıyorum ki kendimi 1500. kez olan şeyi ilk defa yaşamışım gibi tepki veriyorum. büyüyemiyorum. insanlar büyüyünce etraflarında olan hiçbir şeyden etkilenmezlermiş mesela. her koyun kendi bacağından asılır mantığıyla yaşarlarmış. kendimi bu mentaliteyle yaşarken hayal bile edemiyorum ben oysa ki. etimden et kopuyor sanki birileri benim yüzümden ya da benim için üzülünce. eğer büyümek buysa, büyümek de istemiyorum zaten.

canım sıkkın. huzursuzum. bilinçli olarak varlığımı sürdürdüğümden beri karşılaştığım olaylar hala devam ediyor. ve ben artık katlanamıyorum. insanların bu kadar vurdumduymaz, bu kadar bencil, bu kadar rahat olmalarına dayanamıyorum. bir insana doğruyu anlatmak ne kadar zor olabilir ki diyorum bazen bağıra bağıra. sonra biri çıkıyor "herkesin doğruları farklıdır perse, bunu sen söylemez misin?" diyor. ve öylece kalıyorum. evet, herkesin doğruları farklıdır. ama bazen doğru, herkesin hakkında en iyi olacak bellidir işte. ötesi yoktur. kabullenmek neden bu kadar zor? birilerini huzursuz ettiğini bilerek yatağında nasıl rahat uyuyabilir ki bi insan? ya da bunu yapan insan olabilir mi?

o kadar üzgünüm ki. tarifi imkansız. lakin biliyorum, 2 gün sonra yine her şey eskisi gibi olacak. olmak zorunda. çünkü bazılarını atsan atamazsın, satsan satamazsın. önce bu durumu kabullenmek zorundasın. daha sonra da bunun dünde böyle olduğunu ve gelecekte de böyle olacağını sindirmelisin güzelce. işte o zaman büyürsün. ve belki o zaman yastığa kafanı koyduğunda rahat rahat uyuyabilirsin.

kendime not: bu yazıyı okurken hiçbir şey hissetmediğin gün, büyüdün demektir perse. ve eğer büyüdüysen artık kaybettiğin küçüklüğün bu satırların arasında. bırak, burada kalsın.