Pazar, Şubat 19, 2012

morning.



haftasonlarımın özeti aynen bu. ve daha tam tamına 3 ay böyle gidecek.
başım ağrıdan çatlıyor. hipopotamlar halay çekiyor beynimde. sarsıntıdan uyuyamıyorum. ölsem mi ne yapsam?

öptüm. görüşelim bi ara.

Perşembe, Şubat 16, 2012

çılgın kalabalıktan uzak


sıkılıyorum.
bir süredir mütemadiyen sıkılıyorum.

aslına bakılırsa ciddi anlamda bir insanın mutlu olması için gereken her şeye sahibim. bunu adım gibi bilirken hissettiğim bu sıkılma duygusu bencillik, kıymet bilmezlik gibi geliyor ve dillendirmeye utanıyorum. çünkü biri "neden?" dese verecek cevabım yok. sorun ne, bilmiyorum. o derece rezil bir durum.

sorunumun ne olduğunu düşünürken şöyle bir şey okudum.
"insanlar kendi hissettiklerinin bir başkası tarafından dile getirilmesine bayılırlar. kendinde görüp içine attığın bir bokun aynısını başkasında görünce sevinirsin, "aa evet lan" dersin. zira adı koyulmuş olur o hissin. peki ya o hissettiğin şey başka kimsede yoksa? veya onu dile getirebilecek cesarette bir başkası yoksa? sen söylediğinde de bön bön yüzüne bakıyorlarsa? o zaman ne olur?
yalnızlık. "

ama bunun bi sorun olmaması gerek. zira herkes yalnızdır. "yalnızlık ömür boyu". bazı insanlar her ne kadar aksini iddia etse de ben hala böyle olduğunu düşünüyorum. herhalde ömür boyu da böyle düşüneceğim.

yalnızlığı bu kadar sorun edenleri de anlayamıyorum. bazen sıkıcı olabilse de güzel bir şey aslında. bazı insanlar deli gibi korkuyor yalnız kalmaktan. sizi sadece yalnızlıkları geçene kadar yanlarında tutuyorlar mesela. fark ediyorsun da işte ... sürekli kalabalığı hissetmenin nesi güzel ki? ya da yaşama sebebini bir insana veya bir duruma bağlayanları cidden anlayamıyorum. zira bizi ayakta tutan iki şey vardır. sağ ayak ve sol ayak. kimsenin varlığı değil.

yalnızlık hep var. sadece kabullenmek işleri kolaylaştırır.

not: konu sıkılmaktan nerelere geldi ya? gideyim de güncellenen blogger arayüzünü deneyeyim. sıkıntım geçsin. bayılazaam.
görüşürüz.

Salı, Şubat 14, 2012

tereddüt

aşk, tereddütlere aman vermeyecek kadar kesin bir duygudur. Lakin şu şarkı çok fazla güzeldir.

işte göründü yine, ürkek ve dalgın aşık
kendi yangınından kaçak, mendilini yakıyor bak
tereddütle seviyor
gözleri yaz gecesi, saçlarında yıldızlar
yorgun ve mahçup sesiyle diyecek çok sözü varken
tereddütle susuyor
hayallerinde vardı, böylesi bir sevdaydı
öyleyse şimdi gönlü niye böyle karışıyor?
bir adım ötesi dönüşü olmayan yolun başında
ya özgür, ya tutsak ve sarhoş bir sevdanın peşinde
zaman duruyor işte o an
bir adım ötesi dönüşü olmayan yolun başında
ya da korkularına mağlup kırk küsur yaşında hayat dokunuyor yüzüne
gecikmiş bir keder gölgesiyle


Perşembe, Şubat 09, 2012

naber co?



hello.
*
tatil bu kadar güzelken bir kaç gün sonra dönemin başlayacağı gerçeği tüm yaşama sevincimi alıp götürüyor. düşündükçe yataktan çıkasım, pijamalarımı çıkarasım gelmiyor. ben de mütemadiyen pijama-çay yaşıyorum.
*
hava yeniden çok soğuk. her dışarı çıkışımda "ben bu soğukta neden yün içlik felan giymiyorum ya?" sorusu geliyor aklıma. kederlenip üşüyerek yoluma devam ediyorum sonra.
*
dün berlin kaplanı'na gittim de pek pek beğenmedim esasen. aslında kafalardaki "almancı" modeli yakalanmış da ne bileyim ... sanırım benim sorunum filmlerden beklentimi çok yüksek tutmam. bir film izledim, hayatım değişti demek istiyorum. ama izliyorum, izliyorum değişen bir şey yok.
*
çok beğenmeli filmler izlemek istiyorum bu günlerde. iki gündür film izlemek için adım atıyorum. lakin seçim yapamadığım için film izleyemiyorum. böyle bi kısır döngü içindeyim. kötü oluyor.
*
üds'nin yaklaşıyor olma gerçeği de tokat gibi iniyor yüzüme. bi kötü oluyorum, bi fena oluyorum.
*
ve hakan bıçakçı.
bu adamı okuyalım kardeşlerim.
*
sanırım bahsedecek daha ilginç bir şey yok.
kaçanzi.

Pazartesi, Şubat 06, 2012

armut


ciddi anlamda sıkıntılı günler yaşıyorum.
*
her şey planlarım dahilinde ilerken bi tane gerizekalı ders yüzünden okulum uzuyor sanırsamsa. ve bu durum moralimi çok, çok bozuyor.
hal bu kadar vahimken insanların umursamazlıklarını görünce kusasım geliyor. kimileri statülerine güvenerek aşağılayıcı konuşabileceklerini zannediyor. halbuse bakıyosun, gerizekalının teki yani.
*
çok moralim bozuk. sanırım daha fazla konuşamiciim.

durum böyleyken böyle.

naber?
*
yeni aldığım bi haber karşısında şaşkınlıktan ölüyorum şu an. gerçi haber eskimiş ama be yeni duydum. bir hobi olarak gündemi 1 ay sonradan takip ediyorum da. neyse. biraz önce mezun olduğum lisenin internet sayfasına girdim. amacım öyle ne olmuş, ne bitmiş bi göz atmaktı. lakin ne göreyim azizim? okulun adını değiştirmişler. şaka gibi.
*
ben türkiye'de onlarcası bulunan milli piyango anadolu liselerinin birinden mezunum. ayıptır söylemesi kendisi bursa'nın en kuul okullarındandır. spor salonu, futbol- basketbol sahaları, tenis kortları felan. ismi külttür yani. hatta çoğu yerde hala faydasını görürüm isminin. lakin bi baktım o isim artık yok. yeşilay'ın önerisiyle milli piyango ismi kumarı çağrıştırdığından milli eğtim bakanlığı ile maliye bakanlığının imzaladığı bi protokolle milli piyango idaresinin yaptırdığı tüm okulların isimleri van depreminde vefat eden öğretmenlerin isimleriyle değiştirilmiş. hatta ki bursa nüfusuna kayıtlı bir şehit öğretmen olmadığından mütevellit bizimki denizli'ye kayıtlı bir öğretmenin ismini almış. olaya gel. ne kumarı ya? ne kumarı? 4 yıl okudum, halen poker nasıl oynanır bilmiyorum mesela. ya da ne bileyim arkadaşlarımın hiç biri bi serdar ortaç bi mehmet ali erbil değil. bu neyin kafası? tamam şehit öğretmenlerimizin isimleri yaşatılsın ama böyle olur mu kardeşim? yeni okullara verilsin bu isimler.
*
bilmem kaç yıllık lise bu ya. bilmem kaç tane mezunu var. bi gün bi bakıyosun "mpal" yok. lisedeyken bizim kantinin fahiş fiyatları yüzünden kantincinin bir gün okulu kökten satın alıp ismini özyaylacılar olarak değiştireceğini düşünürdüm ama bu ihtimal hiç aklıma gelmemişti. ne günlere kaldık?
*
hasılı, yıllar önce yıllık için yaptığımız şu şebek hareket de gerçek olmuş oldu. adam asılmış. mpal ölmüş.
*
şimdi dağılalım.
*

Cuma, Şubat 03, 2012

beni siz delirttiniz. evet, evet. siz.


melaba. ben çok sinirli perse.
--
türkiye'nin en büyük problemi, hatta belki de dünyanın, çok bilen insanlar. yani sabredeyim diyorum, ses etmeyeyim diyorum ama yok. deli oluyorum. katlanamıyorum. insanlar senin eğitimini aldığın konularda, senin mesleğinin geleceği hakkında, senin sanayideki yerin hakkında kalkmış sana ahkam kesiyor. olayın böyle olmadığını tatlı dille, insan gibi anlatmaya çalıştığında da gurur yapıp saçma sapan çemkiriyorlar -ve asıl acı olan- bildiklerinde ısrar ediyorlar. beni de deli ediyorlar. ben çıkıp, ben doktordan daha iyi açık kalp ameliyatı yaparım diyor muyum? hayır. o zaman sen neden bunu yapıyorsun güzel kardeşim? sözlükteki troller hayatı çekilmez kılıyor böyle. ve sadece sözlükler değil, dünya trollerle dolu. yazık.
--
görüşürüz. ben hala çok sinirli perse.