Uzun ve yorucu bir yazın ardından hepinize merhaba.
Günlerin ay, yılların asır gibi geçtiği, zaman kavramına yabancılaştığım, kendimle boğuştuğum, asla olması gerekeni yapamadığım, sürekli koştuğum, koşarken düştüğüm, ayağa kalkıp devam ettiğim, hep geç kaldığım, hep erkenci olduğum 2013 yazı sonunda BİTTİ. Ve ben hala "iyi ki bitti" ile "keşke bitmeseydi" ikilemi içinde A noktasından B noktasına, sonra B noktasından tekrar A noktasına hala koşuyorum.
Şimdi Eylül. Eylül demek başlangıç demek. İlkokuldaki mevsim panolarının bilinçaltıma etkisi midir yoksa her Eylül biraz daha büyüdüğümden midir bilmem ama ben her Eylül yeniden başlarım. Bu Eylül ise en baştan başladım.
Şimdi dilini bilmediğim insanların içinde bildiğim dillerde cevaplar arıyorum. Onlar sorularımı anlamıyor, bense onların verdikleri cevapları. Ilk kez bunu dert etmiyoum. Hiçbir şey bilmiyorum. Ve bu bilinmezlik hali hoşuma gidiyor. Zaman enteresan bi enstrüman. Gittiğinde dönmeyeceğini bilenlerdenseniz bilinmezlere teslim olmak cok da kötü olmasa gerek. "Rüzgara kapılmış gidiyorum ben. Ne olacak bu işin sonu? Ne olacağım ben?"
** Persefon Frenk diyarından bildirdi.