Salı, Ağustos 13, 2013

Uyuyamazgezer

Yine sabah oluyor. Yine uyuyamıyorum. Uzunca bir süredir olduğu gibi. Süt içtim, dizi izledim, kitap okudum, müzik dinledim, sigara içtim. Göz kapaklarının alt kirpiklerle buluşmasının nasıl bu kadar zor olabildiğinde inanamıyorum. Üstelik bunlar benim göz kapaklarım. Her zaman yer çekimine karşı zaafı olan, sürekli düşmeye meyilli göz kapaklarım... 
Sen bir aylak, bir uyurgezesin, bir istiridyesin. Tanımlar saatlere, günlere göre değişiyor ama taşıdıkları anlam az çok belli: Yaşamanın, harekete geçmenin,bir şey yapmanın pek sana göre olmadığını hissediyorsun; sadece sürüp gitmek istiyorsun, sadece bekleyişi ve unutuşu istiyorsun. 
Buraya uzun zamandır fazlaca depresif şeyler yazdığımın farkındayım. Pek iyi değilim sadece. Ama elbette bu durum düzelecek. İnsanoğlu olarak unutmuyor ancak alışıyoruz malum. Alıştıkça daha iyi olduğumuzu zannediyor gündelik hayatın ritmine daha çabuk adapte oluyoruz. Normal görünüyoruz. Normal hissetmesek de normal olduğumuza inanıyoruz. İşte böyle. 

Dipnot 1 : Bazen her şeyin beni bulmasına gerçekten hayret ediyorum. 

Dipnot 2 : Bize her sevdadan geriye kalan sadece Galatasaray.


Pazartesi, Ağustos 12, 2013

Çünkü filler asla unutmaz. 


Pazartesi, Ağustos 05, 2013

Boşluk

Zaman ne müphem bir mefhummuş meğer. Hem yaraymış hem yara bandı dediklerine göre. İkisine de inanmıyorum artık. Zaman sadece bir bıçak. Bizleri lime lime doğruyor. En küçük yapı taşımızı bulana dek buna devam ediyor. Bulduğu an ise yok oluyorsun. Boşlukta süzülüyor varlığın. Ne tutunacak dalın kalıyor ne de o dalı tutacak ellerin... Sadece uçuyorsun. Konacak bir yerin olmadığı için aşağıya bakmaya gerek duymuyorsun. Kanatlarının rotası hep daha karanlıklara, bilinmezlere sürüklüyor seni. Hissedemiyorsun bile. Çünkü hisselerini de iki elinin arasında ufalıyor zaman. Kırıntıların boşlukta savruluyor. Hiç oluyorsun. Yok oluyorsun.  

Yaşlandığımı, buruştuğumu hissediyorum. Zamanın acımasızlığı dolaşıyor tenimde. Pişmanlıklarım boy veriyor sularımda. Yakama yapışıp dibe çekiyor zaman. Boğulduğumu fark ediyorum. Ama çırpınmak istemiyorum. Yine tek yapabildiğim teslim olmak. Bu kez kolayca pes ettiğimden değil gücüm kalmadığı için teslim oluyorum zamana. 

İnandığım, inanmak istediğim her şeyi kaybediyorum. Zaman hepsini alıp götürüyor bir daha geri getirmemek üzere. Öncesinden farklıyım şimdi. Huzurlu mutsuzluğum artık sadece huzursuz bir boşluk