Çarşamba, Ağustos 24, 2011

perse'ler ve rencide ruhlar


mutsuzluktan geberiyorum şu dakikalar. genelde böyle zamanlarımda buraya koşuyorum nedense. başka zamanlarda da yapacak daha iyi şeylerim yok ama yine de ne bileyim...
itiraf etmek gerekirse ağlamaktan haz alıyorum artık. sıkıldığım, bunaldığım, kimselere sesimi duyuramadığım anlarda ağlamak rahatlatıyor biraz olsun. öyle türk filmlerindeki gibi artist artist ağlamak değil ama yaptığım, baya çocuk gibi salya sümük, höyküre höyküre ağlamak. neyse işte sonra biraz olsun diniyor sıkıntım. duşa giriyorum. keşke duşun altında uyuyabilsek diye düşünürken bir yandan da saçlarımı şampuanlıyorum. tabi ne kadar felaket ve perişan halde olursam olayım yine de saçlarımı kremlemeden çıkmıyorum. duştan sonra göz kapaklarımın ne kadar şiştiğine hayret ederim her zaman. böyle zar zor açarım felan. derken uyurum ve biter.
neyse işte, bu akşamı da bu aynen bu sırayla yaşıyorum. böyle de acınacak haldeyim. kimseye ulaşamıyorum. ulaşmak da istemiyorum galiba. böyle kendi kendime oturup içleneyim ben. arada besleyin beni. ölmeyeyim. yeter.

2 yorum:

  1. merhaba :)
    gülücük koydum, gerçi baya bir karamsar yazmışın ama..ben de bloguma okuduğum kitap franny&zooey hakkında bilgi araştırırken bloguna ulaştım.kitabın resmini yayınlamışın bir ara.çok güzeldi, senden aldım izninle..sevgiler..

    YanıtlaSil

naber?