Pazartesi, Aralık 05, 2011

iş varsa ben gideyim

kendimi boşlukta hissediyorum. havada asılı kalmış gibiyim. iş yok, güç yok. uzun ve yorucu bi dönemin ardından böyle hissediyor olmamdan şikayetçi olduğumu düşünmeyin sakın. aksine bazen - ki aslında her zaman - o kadar hafiflemiş hissediyorum ki kendimi. kafa rahat yani. bense laçka.
**
uzun vadede bakarsak olaya yine de halihazırda yapmam gereken pek çok şey var ama. hiç biri "yarına" ya da "haftaya" değil. hal böyle olunca vicdanım rahat. aslında bazen istiyorum ki ben de şu tez canlı insanlardan olayım. elim, ayağım boş durmasın. onu da yapayım, bunu da halledeyim ama yok yani. içimden gelmiyor. bunun yaratılışımdan kaynaklandığını düşünüyorum. durumu kabullendim.
**
2010 yazında okulda staj yapıyordum. ve inanın hayatımda geçirdiğim en kötü dönemlerdi. orada bulunmamak için öl deseler ölebilirdim. o derece nefret ediyordum stajda yapılan işlerden. ki normalde "boş boş oturmak" olarak tanımlanan staj, okulda yapıldığında hiç de öyle olmuyor. stajyer değil, köle olarak görülüyorsunuz. gıda mühendisliği okuyan bi insana çürük domates ayıklatmak, bidonda şişe yıkatmak, yerleri temizletmek bana daha fazlasını anlatmıyor zira. neyse. nerde kalmıştık? heh. hal böyle olunca ben de olabildiğince angarya işlerden kaçmaya başlamıştım ki yapılan tüm işleri angarya olarak gördüğümden genel olarak işletmeden kaçmaya, olabildiğince az efor sarfettiğim işleri yapmaya başlamıştım. o zamanlar sıcak yaz günlerinde olduğumuzdan, elime bir hortum alıp, "şişe yıkıyorum ben yea" modunda bütün gün suyla oynuyordum. rahatlamıştım biraz olsun. günler sonra işletmenin duvarında bir yazı farkettim. aynen şöyle;
"başarılı insan, sorunlara çözüm bulur. başarısız insan, çözümler de hep sorun arar.
başarılı insan, işine yardım edeyim der. başarısız insan, bu benim işim değil der.
başarılı insan, işi söylemeden yapar. başarısız insan, iş varsa ben gideyim der.
başarılı insan, zor ama imkânsız değil der. başarısız insan, mümkün değil der.
başarılı insanın, her zaman bir programı vardır. başarısız insanın, ise mazereti vardır.
başarılı insan, çözümün bir parçasıdır. başarısız insan, sorunun bir parçasıdır.
başarı ulaşılacak son durak değil, bitmeyen bir yolculuktur."
**
o zamanlar bu yazıyla acayip dalga geçmiştik. hatta kankeytamla beraber beni anlatan en iyi sözün "iş varsa ben gideyim" olacağına karar vermiştik. şimdi ise farkediyorum ki hakikaten bu yazıdaki başarısız insan profili benim ya. benim yani. ne kadar acı.
**
bugün sınıfta sudanlılardan bahseden bi arkadaşım sudanlıların çok tembel olduklarını söyledi hatta hikaye o ki; bir sudanlı güneşten kaçmak için bir ağacın altına saklandığında güneş, geliş açısını değiştirse bile sudanlı kalkıp yerini değiştirmezmiş. bi an için "yoksa sudanlı olmayayım" diye aklımdan geçmedi değil. zira benim için mutsuzluk tanımı aşağıdaki fotoğrafın ta kendisi ise bu zor bir şey değil kankuşlar.
**
**
hasılı böyleyim ben. istemezdim ama lanet olsun ki böyleyim. anne-baba, beni böyle kabul edin. yok "kabul etmeyiz" derseniz sudan'a gidip yeni bir çift anne-baba ayarliciim. ama ben kalkıp gitmeye üşenirim şimdi. eve sipariş ederiz yea.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

naber?