Naber?
Geçen postumda bahsettiğim 13 günlük gezim çok tatlı geçti. Mutluyum! Hatta ki neden daha önce gitmediğim konusunda pişman bile oldum. Aslında sadece bu kadar yazacaktım gezi konusunda. Çünkü vakti zamanında erasmusçularla o kadar dalga geçtim ki şimdi korkumdan feysbukta fotoğraf bile paylaşamıyorum azizim. Hofs. Ben böyle düşünürken ünlü bloggerlardan Cem "gittiğin yerlerden bahset biraz blogda" deyince "eh peki madem" moduna girdim. Hem belki gitmeye niyeti olanlar için biraz bilgi verici olabilir.
Biz Roma-Milan-Paris-Barcelona rotasını izledik. Tabii Ryanair'ın tüm uçuşları Paris'ten olduğundan ve ben Paris'e trenle 2,5 saat mesafede başka bir şehirde yaşadığımdan mütevellit rotanın başında ve sonunda yine Paris oldu.
Hepinizin bildiği gibi Ryanair Avrupa uçuşlarında büyük bir nimet. Bir ay önceden biletinizi aldığınız takdirde genelde 15 euro civarlarında bir bedel ödüyorsunuz. Biz de planı oldukça önceden yaptığımızdan ortalama 15 eurodan aldık biletlerimizi. Hoş oldu. Lakin şöyle bir gerizekalılık var ki Ryanair uçuşları, Paris'te Beauvais havaalanından oluyor ve Paris merkezden havaalanına giden shuttle için 16 euro ödüyorsunuz. Haliyle can sıkıyor.
İlk durak Roma! Roma çok hoş bir Akdeniz şehri. İtalyanlar dışında pek çok Pakistanlı ve Hindistanlı göçmen barındırıyor içinde. Ryanair Roma'da Ciampino havalimanını kullanıyor. Haliyle bizde oraya iniş yaptık. Havalimanı şehirden çok uzak bir mesafede değil. Havalimanından şehir merkezine yani Termini istasyonuna giden otobüsler mevcut. Yaklaşık 5 euro gibi bir mebla ile 45 dakikada şehir merkezine ulaşıyorsunuz. İstasyondan alacağınız bir harita her şeyi kolaylaştıracaktır. Bizim kalacağımız hostel Termini'ye oldukça yakın olmasına rağmen bulmakta biraz zorlandık. Zira cadde isimleri her yerde yazmıyor. O nedenle bizim gibi bodoslama gitmek yerine yola çıkmadan önce harita üzerinde çalışmak işinizi kolaylaştıracaktır.
Akşam 6 dolaylarında ancak şehir merkezine varabildik. Hosteli bulma, yerleşme gibi mevzular yüzünden de 1 saatimizi harcadıktan sonra bi'şeyler yemek için dışarı çıktığımızda aslında Roma'yı hiç sevmedim. Bir yandan çöp kutularının aralarında dolaşan kedi görünümlü fareler diğer yandan siz kendi kendinize yolunuzda yürürken rahatsız eden göçmenler. O akşam"Roma'ya mı geldim Tarlabaşı'na mı?" diye kendimi sorguladığımı hatırlıyorum. Tabi sonradan öğrendiğimize göre bu bizim kaldığımız hostelin muhitiyle alakalı bir durummuş. İlk gece pizza ile açılışı yaptık. Lakin pek başarılı bulmadığımı da söylemek isterim.
Roma oldukça iyi bir metro hattına sahip. Ancak turistseniz metroyu kullanırken biraz dikkatli olmakta fayda var. Zira hırsızlık oldukça sık rastlanan bi durummuş. Bizim başımıza bi'şey gelmedi ancak bahsettiğim arkadaşım pek çok kez cüzdan aşırmalara tanık olduğunu söyledi. O nedenle biz dikkatliydik. Siz de olsanız fena olmaz hani.
Colosseo'dan yaklaşık 5 dk yürüyerek Piazza Venezia'ya ulaşıyorsunuz. Piazza Venezia oldukça güzel bir meydan. Beyaz mermerden yapılmış II Vittoriano anıtı muazzam bir yapı. Anıtın içindeki müzeye girme teşebbüsünde bulunmadığımızdan fiyat konusunda bir bilgim yok ne yazık ki.
Fontana di Trevi turistlerin akın ettiği bi yer. Öyle ki tadını çıkarmayı geçtim insan yoğunluğundan doğru düzgün fotoğraf çekmeniz bile mümkün değil. Herkes "para atarken çek panpa" pozunu yakalamaya çalışıyor.
İspanyol merdivenlerine oldukça yakın bir konumda Hard Rock kafe mevcut. Öğle yemeyi için orada konaklamaya karar verdik ancak sonra ani bir kararla yakınlarındaki başka bir restaurantta soluğu aldık. İtalya'dan pizzadan sonra ne gelir? Makarna. Güzel bir makarnadan sonra tiramisu. Allahım! O anlar tam olarak rüyada gibiydim. (Sanırım böyle gezilerin en güzel kısmı yemek yemek)
Günü güzel bir Roma dondurması ile bitirelim dedik ama onda çok şahane bir kazık yedik. Neyse.
İşte Roma'da bir gün böyle geçebilir.
Not: Bu post çok sıkıcı oldu gibi ya !
Not: Bu post çok sıkıcı oldu gibi ya !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
naber?