günaydın!
bir pazar sabahı. ya da öğleni. ayağa kalkasım yok. uyanalı yaklaşık 3 saat oldu ama yataktan çıkamıyorum. dış dünya ile bağlantım kesik. ve ben böyle mutluyum. keşke filmlerde olduğu gibi bir kahvaltımı yatağıma getirse. böyle tepsinin bir köşesinde çiçek felan. ya da tamam vazgeçtim. allah için biri bir bardak su getirse yeter. fena halde susadım. ölüyorum. lakin mutfağa gidip su içmek için yataktan çıktığımda ayaklarımın altında hissedeceğim soğukluğu düşündükçe vazgeçiyorum her şeyden. "sonuçta insan susuz üç gün, ancak su yerine çişini içtiği takdirde yedi güne kadar yaşayabilir, korkma" diyerek kendimi sakinleştiriyorum.
pazar günleri tv'de izlenebilecek bir şey olmamasından nefret ediyorum. akasya durağı ne ya? çiçek taksiyle büyümüş bir nesil olarak bu ne? neyse. haftaiçi sabahlarında rastladığımız sabahın sedası'ndan, müge anlı'dan hallice.
bugünlerde nedense yine kitap okurken tekliyorum. 120 sayfalık bir kitabı bir haftada bitiremek. oh mon dieu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
naber?