iyi sabahlar.
saatlerimiz 03:18'i gösteriyor şu dakikalarda. gişe memuru yeni bitti. insanın aklını yitirmesi ne kadar kolay. bazen korkuyorum bu yüzden. her konuda fazla sabırlıyım. birkaç yıla varmaz delirebilirmişim gibime geliyor. neyse.
incir reçeli'ni izledim demiştim ya. aslında son kısmını izleyememiştim ben onun. gişe memuru'ndan önce fırsatını bulup izleyebildim. herkesin bu filmi neden bu kadar abarttığını da çözebilmiş değilim halen. bir dolu film saçması. bir tek ben mi gerçekçilik arıyorum filmlerde, bilmiyorum. hemen sayıyorum gözüme batanları. tabi böylelikle bu post derin spoiler içerecek. filmi izlemeyenler postu okumayı burada bırakabilir. hoşçakalın canlarım. bir başka postta
görüşmek üzere.
öhöm. neyse biz devam edelim. şimdi bir kere melike güner sarhoşu canlandırmada yemin ederim levent kırca'dan beter. hop hop altıntop felan. samimiyetsiz. özensiz. neyse. ikinci kötü sahne ise adam ve kadının mumlar içinde çırılçıplak oturdukları kısım. film devem ederken birden mumların içinde gördük ikisini. hoppalaa! böyle durumlarda ben o anki durumun öncesini düşünürüm. nasıl oldu yani? her yere mumlar yakıp hadi şimdi soyunup mumların ortasına eksantrik bi şekilde oturalım, sarılalım mı dediler yani? o duruma nasıl geldiler? muamma. muğlak. içi boş baloncuk kafamda. neyse hadi onu da geçtim. en saçma sahneye geldim. metin denen adamın kızın babasını görüp kızın sevgilisi sanması. böyle saçma bi şey görmedim ben. filmi izleyenler soruyorum size. allasen kaçınızın aklına sevgilisi olma ihtimali geldi. hasta adamcağız resmen bağırıyor ben babayım diye. sevgilisi sanmak? öh! yuh! bıh! vs. yemezler. ve son olarak ölüm sahnesi. tam bir klişe. yani anlamıyorum bu insanlar ölüm anını mı biliyorlar? tam en vurucu cümle ediliyor, bitiyor. hooop. ölmesi gereken ölüyor. ya bi filmde de yarım kalsın cümleler. ya da ne bileyim bi kere de felsefe yapmadan ölsün ölen kişi. gözleri konuşsun yeter. anlarız biz. yalnız hakkını yemek olmaz. sezai paracıkoğlu acayip güzel ağlıyor. höyküre höyküre böyle. salya sümük. acı çekerek ağladığı belli oluyor adamın. o sahne için kendisini tebrik ediyorum. bayıldım. bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.
bu aralar tabutta rövaşata ve uçurtmayı vurmasınlar'ı izledim bir de. herkesin bildiği güzel filmleri izleme gecelerine devam yani. tabut hakkında sayfalarca şey yazmak istiyorum ama şu an değil. sadece tavus kuşu istiyorum şu an. bi tane kucağıma alıp sokak sokak gezmek istiyorum gecenin karanlığında. yumuşacık ve renkli tüyler, uzun bir kuyruk ve canlılığını hissetiğin kucağındaki et parçasının sana verdiği huzur. bunu tatmak istiyorum. tam da şu an hem de. mahsun süpertitiz hep gülsün istiyorum bir de.
ve evet. ama arkadaşlar iyidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
naber?