Çarşamba, Aralık 01, 2010

boşluk


hayatımın en boktan dönemlerinden birindeyim şu sıralar. belki de yalnızlıktan geberdiğim şu dakikalar yüzünden böyle düşünüyorum şimdi ve sabah kalktığımda her şey yoluna girmiş olacak.

daha önce de söylediğim gibi hissettiklerini aynen dışavurabilen biri değilim ben. yüreğim kan ağlasa da sesim çıkmaz çoğu zaman. gülerim, şakalar yaparım. etrafımdakiler hiçbir şey çakmaz. hatta kızarım bile böyle sorunlarını dışavurup, ergen rolüne bürünenlere. ama ben de insanım yahu. bir yerlere, birilerine haykırmam gerekiyor arada bir. burası da bu yüzden var değil mi?

kendimi hiç bu kadar yalnız hissettiğim olmamıştı uzun zamandır. sanki debeleniyorum bir boşlukta. yapacak hiçbir şeyim yok sanki. hiç kimsem yok sanki. biraz daha uğraşıp derinlere inebilirsem mutsuzluktan ölebilirim bile. yaptığım seçimler sebebiyle şimdi böyle her şey, biliyorum. eğer kendimi asalak bir bit gibi hissediyorsam şu an benden başka kimsenin hatası değildir bu, onu da biliyorum.

bazen diyorum. beni sadece dinleyecek, söylediklerime yorumunu katmayacak biri olsa yanımda. ne güzel olur. sadece dinlenmek istiyorum. sadece birine bir şeyler anlatmak istiyorum. karşılıklı oturalım böyle. içecekler de benden hani. böyle salak salak nefes almaya çalışmam belki o zaman kendimi balkondan sarkıtarak. belki gecenin bir köründe, gözlerim şiş ve kırmızı vaziyette iken boş bir sayfaya bunları yazıyor olmam. belki rahatlarım. ya da belkiler ölür ve hiçbir şey olmaz.

birine ihtiyacım var. beni dinleyecek birine. bıkmayacak birine. yorulmayacak birine.

"işte sana konuşan biri, dilsiz ve dudaksız
durmadan koşan biri, elsiz ayaksız
böyle koşup durmak senin neyine gerek
boşlukta ayaksız yürümek gökteki ay gibi
ben bir denizim kendi içinde taşan
ben bir denizim uçsuz bucaksız
kıyısız, hür bir deniz"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

naber?