sıkıntıdan patladığım bir anda dün biricik bro'm geldi bu kuş uçmaz kervan geçmez şehre. özlüyor insan yahu.
lisede sabahtan akşama kadar beraber vakit geçirdiğin, her boku beraber yediğin belki de seni şu dünyada en iyi anlayan insanla bir yerden sonra çeşitli sebeplerden mütevellit başka yönlere sapınca yollarınız olmuyor eskisi gibi hiçbir şey. anlatacak şeyler birikiyor. sonra unutuyorsun. ve o yaşanmışlıkların anlatamadığın için yarım kalıyor sanki.
heh bro'm geldi demiş idim. bol tereyağlı iskenderlerimizi yerken laf döndü dolaştı ilişkilere geldi tabi. evet, duyuyorum sizi. "kız milleti aaağbi". tamam kabul öyle. ben de bir yandan onunla konuşurken bir yandan "bak bloga yazayım ben bu konuştuklarımızı" diye geçirdim aklımdan. neyse tamam bu kısım giriş bölümü olsun bu yazının. yeter bu kadar. gelişme bölümüne geçiyorum artık.
günümüz ilişkileri fazlaca sarsıntılı artık dostlar bildiğiniz gibi. ayrılmalar, barışmalar, zırzır salya sümük ağlamalar, sonra aşkıııam'lamalar, mıçmıç olmalar. sağlıklı bir insanın bu kadar hızlı değişen bir ruh halini kaldırabilmesi olası değil esasen. ama yapacak bir şey yok azizim. çağımızın hastalığı.
bu kadar sarsıntılı ilişkilerin ciddiyetine gelince. insan diyor ki içinden yahu ben bu adamla daha ortada bir şey yokken bu kadar ters düşüyorsam, bu kadar kavga edip, en çirkef halimi gözler önüne seriyorsam kim bilir ilerde evlilik falan olursa ne olur? tabi şimdi bunu okuyup evlilik meraklısı kızlar kategorisine sokmayın beni. demek istediğim yani ilerisi yok bu tür ilişkilerin. 6 ay, 1 sene olmadı 2 sene. sonra ayrılık. eğer carpe diem insanı iseniz tamam diyecek sözüm yok. ama bana ne bileyim işte sonunu bile bile bir şeyler yaşamaya çalışmak boşuna geliyor. hayır yani yıpranmaya gerek yok. çünkü bir ilişki ister istemez fedakarlık bekliyor taraflardan. ve her ne olursa olsun bir insanın fedakarlık yapması aslında hiç de kolay bir şey değil. lafa gelince "çok seviyorum yaaağ, her şeye değer onun için, canı feda olsun vs." olur ama aslında içi kan ağlar insanın. vazgeçmek la bu. biri için yani yarın hayatının neresinde olacağını bilmediğin, ya da 20 yıl sonra belki adını bile hatırlamayacağın biri için kendinden taviz vermek. zor. hakikaten zor. isterse bir toz tanesi kadar bir şey olsun yine de zor.
işte bu yüzden öyle bir ilişki olmalı ki bir şeylerden vazgeçmek zorunda kalmamalısın, ya da bir şeyleri sineye çekmek. "hadi bu seferlik onun istediği olsun beni boşver" demeyeceğin bir ilişki.
ütopik sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
naber?