Pazar, Şubat 20, 2011

127 hours

uzun bi zamandan sonra bu akşam 2 film devirdim.

bir trainspotting. kitabını okuduktan sonra filmini de bir göreyim dedim. belki kitabı okumasaydım film için olağanüstü diyebilirdim ancak kafamda kurguladığım rent boy, sick boy, tommy vs. çok daha farklıydı elbette. hal böyle olunca film için iyi diyebilirim. ama o da kitabından daha iyi olmayan filmlerden.

iki 127 hours. 2010 yapımı bir danny boyle filmi. peh peh peh! nasıl bir filmmiş bu böyle ve bunca zaman neden bu filmden bihaber yaşamışım? belki komik gelecek çoğu kişiye ama bu filmin varlığını daha bu akşam öğrendim ben. imdb'de gezerken gözüme ilişti. hadi dedim izleyeyim. ve beni kendine öyle bir bağladı ki çakılı kaldım koltuğumda. evde film izlemeyi pek beceremeyen, iki de bir yerinden kalkıp şöyle bir dolaşan ben put kesildim adeta. hikaye, senaryo, oyunculuk, sahneler hepsi gerçekten çok çok iyiydi. zaten hikaye gerçekmiş. ben buna da sonradan dikkat ettim afişe bakınca.


james franco, aron ralston rolüne o kadar oturmuş ki öyle bir oyunculuk sergilemiş ki o kapana kısılmışlık, çaresizlik, yalnızlık hissini parmak uçlarımda bile hissettim ben. daha fazla spoiler vermeden ancak bu kadar anlatabiliyorum dostlar. affola! hala bir yerlerde benim gibi izlememiş birileri kaldıysa hemen harekete geçip izlesin.

bu da afiş :


izleyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

naber?